TURDAK’LA SİNOP ERFELEK ŞELAESİNDEYurdumuzun en kuzey ucunda, nerdeyse unutulmuş, turizm de hiçte hesaba katılmayan Sinop ilimizi hep merak etmişimdir. Oysa gerek Televizyon kanallarından gerek okuduklarımızdan burasının da cennet köşelerinden bir yer olduğunu biliyordum. Sinop Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünün desteğinde Dağcılık ve Arama-Kurtarma Kulübünce düzenlenen 2. Erfelek Dağcılık ve Şelale Şenliğine katılmak için davet aldığımda derecesiz sevindim. Kasım ayı; sonbaharın son günleri, kışın başlangıcı soğuk aylar başladı. Turgutlu’da bile gece zaman zaman +3 derecelere düşmeye başladı. Karadeniz bölgesi demek yağış demek olduğunu da biliyoruz. Gece soğuğu ve yağış korkusuna karşın Turdak içinde örgütlenip bu etkinliğe katılmaya karar verdik.İlçemizin tek disiplinli ve Dağcılık Federasyonunca tescilli tek kulübü TURDAK ‘tan12, Manisa MADAK Kulübünden iki sporcuyla 15 kasım Cuma günü sabah saat 08.30 da Turgutlu’dan hareket ettik. Sinop, Erfelek İlçesi Tatlıca köyüne varmak için en az 1100 km uzaklığı, en az 16 saat yorucu yol olduğunu göze almıştık. Yol boyunca Dumlupınar ve Sakarya Savaşının yönetildiği “Dua tepe’yi de ziyaret edecektik. İlçemizi seçkin Servis ve Tur şirketi “ÖZTUR “un bize tahsis ettiği Güleryüzlü, cana yakın, hoşsohbet Kaptan Ercan ÖZTÜRK’ün sürücülüğündeki son model, rahat koltuklar, müzik sistemi, TV ve çay seti donanımlı Mersedes dolmuşun konforu korkularımızın yersiz olduğunu gösterdi. Sanki Ercan beyin evinde misafir odasındaki koltuklara yerleşmiş konuklar gibiydik.
FOTO-GALERİ İÇİN TIKLAYIN
Oyunlu, şarkılı türkülü yolculuğumuzda bir anda Salihli, Kula, Uşak’ı bir anda geçip gittiğimiz fark etmedik bile Banaz’da Cuma namazı molası verip İsteyenler namaza diğerleri de TURDAK olarak Kocatepe etkinliklerine giderken uğrayıp dinlendiğimiz Banazaın seçkin restoranı MEGA MÜJDE de çay molası verdik. İkram edilen Çay ve aşurelerimizi yedikten sonra yola devem ettik. İkinci mola yerimiz Kurtuluş Savaşımızda düşmana darbe vurduğumuz Sakarya savaşının yönetildiği “DUA TEPE” anıtı oldu. Akşam olmak üzereydi. Duatepe altındaki Polatlı’nın Üçpınar köyünde akşam yemeğimizi yeyip dinlendik. Önceden Rezerve ettiğimiz Kastamonu YOL-İŞ Sendikasının misafirhanesinde geceleyeceğiz. Daha beş saat yolumuz var. Oyalanmamamız gerek. Yine oyunlu, müzikli, eğlenceli yolculuğumuz Ankara, Çankırı, Ilgaz dağı geçidini keskin virajlarından sonra saat 22.15 te Kastamonu ya vararak bu günlük bölümü bitti. Burada geceleyeceğiz. Kaloriferler yanan sıcacık temiz konaklama yerinde hemen yattık16 Kasım, Cumartesi.Sabah erkenden kalkıp 06.00 da yola çıktık. Taşköprü, Hanönü, Gerze üzerinden Sinop’a ulaşacağız. 3700 nüfuslu her yeri ormanla kaplı dar bir vadiye kurulmuş köyden bozma küçük bir ilçe olan Hanönü’nde kısa bir sabah çorbası molası verip devam ediyoruz. Kastamonu, Sinop arası 190 km. Sinop’a varmak yaklaşık üç saatimizi alıyor. Sinop, geriden boynu ince kafası ejderhaya benzeyen bir yarım ada üzerine kurulmuş 38.000 nüfuslu temiz bir şehir. Toplanma yeri olan Öğretmenevine varıyoruz. Bizden önce gelmiş otuz kadar dağcının kimi bahçede oturuyor kimi kahvaltı yapmakla meşgul. Yolda olanlar olduğunu Etkinlik başlatılma töreninin saat 10.30 yapılacağını öğreniyoruz. Sinop!u meşhur eden; “Kuyucaklı Yusuf, Dağlar gibi yapıtları Bestelenip, dilerden hala düşmeyen “Aldırma gönül, Eşkıya bu dünyaya hükümdar olmaz.” Şiirlerini burada Sabahattin Ali, Kerim Korcan gibi tanınmış yazarların yattığı, çürüdüğü meşhur hapishaneyi gezmeye çıkıyoruz. 1999 yılında boşaltılıp Kültür ve Turizm Bakanlığına devredilmiş. Zindan, tecrit odaları, koğuşları gördükçe içimiz acıyor. Burada, her ne suçtan yatmışlarsa yatsınlar; Soğuk, rutubetli taş duvarlar arasından gerçekten sağlam, diri girip hastalanmadan, Gardiyan zulmü olmadan bile sağ çıktıklarına kimse inanamaz. Burada hapis yatanları düşündükçe içim acıdı. Sıkıldım. Burada fazla duramıyorum. Banka ve işyeri ve mağazaların sıralandığı beklide adı “Atatürk” Caddesidir başka önemli bir cadde yok, Her küçük kentte olan “Mecburiyet Caddesi” 30 dakikada dolaştık bitti. Valilik, Defterdarlık gibi resmi dairelerin önünde bulunan deniz dalgası ve Atatürk heykeli bulunan meydan Turgutlu, İzmir, Aksaray, Kırıkkale, Ankara, Samsun, Sivas,Bursa, Bolu, İstanbul, Konya, Kastamonu, Mersin ve başka yerlerden gelen 210 kişiden oluşan grupla saygı duruşu ve İstiklal marşı ve bu etkinliğe katılan Dağcılık Federasyonu Genel başkanı Alaattin KARACA’nın açılış konuşmasıyla etkinlik başlatıldı. Program gereği bu gün Sinop’un görülecek yerlerden ilginç, fiyort’u görüntüsüyle tanınan “HAMSİLOS KOYU” ve “İNCE BURUN” gezilecek. Hamsilos koyu; gerçekten görülmesi gereken bir yer. Türkiye’nin tek Fiyort’u burasıymış. Her ne kadar Coğrafya derslerinde yüzeysel olarak öğrensek te Fiyort’un buzulların oluşturduğu vadilerin deniz suyu ile dolmasıyla oluşan dik yar ve kayalıkların arasındaki dar deniz koycuklarına verilen Norveççe bir isim olduğunu görerek öğreniyoruz.Deniz burada turkuaz renginde. Koy, karaya ince bir dil gibi girip ilginç bir görünüm oluşturmuş. Hamsilos Koyu bugün bir bir milli park. Ve Sinop şehir merkezine oldukça yakın olduğu için, Sinop halkının en önemli piknik alanı. Ayrıca Karadeniz'de çok az olan koylardan biri olarak fırtınalı havalarda balıkçıların sığınağı olarak kullanılmaktaymış. Buradan otobüslerle yurdumuzun en kuzey ucunda yer alan İnce burana hareket ediyoruz. Hava güneşli pırıl pırıl. Karadeniz’in hırçınlığını burada daha iyi görüp gözlemliyoruz. Deniz Feneri herkesin ilgisin çekiyor. Daha da ilginci bu güzelim yere “Nükleer” Santralin yapılacak olması. Herkesi derinden üzüyor. Oysa doğayı kirletmeyen sürekli rüzgardan yararlanılıp rüzgar enerji santralleri yapmak daha mantıklı olur diye düşünüyoruz. Saat 14.00. Bu günlük gezi etkinliği bitti. Kamp yerimiz olan Erfelek, Tatlıca Şelalesine hareket ediyoruz. Yaklaşık 50 km, dar ve bozuk yollardan gideceğiz. 3600 nüfuslu küçük bir ilçe olan ve her yanı ormanla çevrili tek sıra yol üzerine dizilmiş küçük bir ilçe.Köy gibi. 124.000 nüfuslu yine bir ilçe olan Turgutlu dan gelenler olarak ilçe sözcüğünün anlamının buralarda farklı olması gerektiğini düşünüyoruz. Erfelek’ten sonra yol çok bozuk. Küçük bir gölet çevresinden dolanana dolana geçip Şelalenin bulunduğu alana varıyoruz. Yukarılarda görünmese da Tatlıca köyü var. Burası Tatlıca, Takım şelaleleri olarak tanınıyormuş. Hemen çadırlarımızı kurup yerleştik. Yemek saatine değin çevre tanıma gezisi yaptık. Şelalenin dibindeki ahşap değirmene çıktık bol bol resimler çektik.Diğer illerden gelenlerle tanıştık. Bundan önceki kamplarda, etkinliklerde birlikte olduğumuz arkadaşlarımız vardı, onlarla sohbet ettik.Alana bir traktör odun getirilmişti. Önceki yıllardan kampçılık deneyimim olması dolayısıyla Kamp ateşini hazırlamak bana düştü. Ya da ben kendime vazife çıkarıp büyükçe bir ocak kurup yaktım. Kurduğum ocak 6-7 saat hiç devrilmeden yandı. Akşam yemeği için Organizasyon bu gün bize mangalda Hamsi ikramı yaptı. Doyasıya, çatlayasıya yememize karşın kasalarla gelen temizlenmiş balıkları bitiremedik. Eğlence için müzik sistemi kurulmuştu. TURDAK olarak kendimiz her yerde olduğu gibi yine gösterdi. En çok oynayan yine biz olduk. Eğlence gece yarılarına değin sürdü. Hava da soğumaya başlamıştı. Çadırlara çekildik. Çadır yaşantısın alışık olmama rağmen bir türlü uyku tutmadı. Yatağımı toplayıp küçük Mescide yerleştim. Uyudum ama üşüyerek.FOTO-GALERİ İÇİN TIKLAYIN
17 kasım Pazar: Bulutlu bir hava var. Ama soğuk değil. Çadırlarımız toplayı araca yerleştirdik. Kahvaltıdan sonra Şelale tırmanışı başlayacak. Hazır kahvaltılıklarımızı alıp hep birlikte neşe içinde yaptıktan sonra saat 09.00 da rehber öncülüğünde tırmanış başladı.Takım Şelalesi; 5 ila 30m arasında yükseklikte tam 28 Şelalelerden oluşuyor.Şelaleler 2 km’lik bir kaya üzerinde ve yürüyüş ,tırmanış parkuru bu kaya üzerinden devam ediyor. Tırmandıkça başka güzellikteki bir başka şelale karşınıza çıkıyor Bir Şelaleyi çıktıktan sonra bittiğini sanıyorsunuz biraz gidince yine bir şelale görünüyor. Adeta bir bulmaca çözer gibi yolun devamını bulmaya çalışıyoruz. İşin en keyifli kısmı da bu. Zaman zaman parkurun devamını bulmanın zor olduğu yerlerde işaretler koymuşlar. Bazı yerlere de asılıp geçebileceğiniz ipler, kimi yerde tahta bir merdiven bile var. Sonbahar mevsiminin özelliği dökülen yapraklar kaygan kayaları kapatmış. Kayıp düşme tehlikesi var. Bir kez düştüm. Başka kayanlarda oldu. Bir kez Yürüyüşe sağlam altı yumuşak bir bir ayakkabı ile çıkmak gerektiğini anladım Parkur boyunca kopmuş terlik ve ayakkabılara rastlayabilirsiniz. Yolda yırtıldığında kimse alıp götürmemiş. Öylece doğanın ortasına bırakıvermişler. İki üç Şelaleyi çıktıktan sonra artık geri dönüş şansınız kalmıyor gibi inmek çıkmaktan daha zor. 200 ü aşkın katılımcı tek sıra halinde zorlukla da olsa 28 şelaleyi tırmanıp su kaynağına varıyoruz. Burada küçük bir su değirmeni var. Bu parkur sürekli kullanıldığından eski küçük , ahşap su değirmenleri şimdi sahiplerince satış ve ikram yerlerine haline getirilmiş. Çay, Ayran, Gözleme, yöresel Reçeller satılıyor. Dönüşe geçiyoruz. Artık biraz yukarı çıktık. Dar bir patikadan iniyoruz. Sol alt yanımızda biraz önce zorlanarak çıktığımız Şelalelerin sesini duyuyoruz. Bir değirmen daha. Küçük bahçesine ancak iki masa sığabilmiş. Gruptan ayran, çay içenler gözleme yiyenler oluyor. Parkur bizi başladığımız kamp yerine indirdi. Kurufasulya, pilav, ayrandan oluşan öğle yemeğimizi yedikten sonra “Katılım” Sertifikalarımızı alıp vedalaşarak saat 13.15 te dönüşe geçiyoruz. Erfelekten sonra dönüşü başka yollardan geçerek yaptık. Kargı, Tosya, Ilgaz, Çerkeş, Kızılcahamam, Ankara üzerinden Afyon, uşak ‘tan sabah 04.00 te Turgutlu’ya geldik.Herkes hoşnut; İyi ki gelmişiz diyoruz. Turdak grubu olarak süper keyif aldık, eğlendik, yeni yerler gördük, yeni arkadaşlar edindik. Katılımcılardan Ahmet Vurguner (Manisa ,Madak) anlatımıylaŞELALELER MUHTEŞEM ,KANYON ISLAK , ,ELLERİMİZLE, AYAK UCUYLA KAYALARA YAPIŞARAK AŞAĞIYA BAKAMADAN TIRMANDIK KİMİ YERDE DÜŞTÜK ISLANDIK, KAYDIK YIPRANDIK,YARDIMLAŞTIK GÜÇLENDİK YANİ KANYONA DOYDUK.Diyoruz ki : Erfelek Tatlıca, Takım Şelaleleri yaşarken muhakkak görülmesi gereken bir yer.Celalettin ÖLGÜN
TURDAK